NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
أَخْبَرَنَا
عَطَاءُ بْنُ
السَّائِبِ
عَنْ أَبِي
يَحْيَى عَنْ
ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّ
رَجُلَيْنِ
اخْتَصَمَا
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَسَأَلَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الطَّالِبَ
الْبَيِّنَةَ
فَلَمْ
تَكُنْ لَهُ بَيِّنَةٌ
فَاسْتَحْلَفَ
الْمَطْلُوبَ
فَحَلَفَ
بِاللَّهِ
الَّذِي لَا
إِلَهَ إِلَّا
هُوَ فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَلَى قَدْ
فَعَلْتَ
وَلَكِنْ
قَدْ غُفِرَ
لَكَ
بِإِخْلَاصِ
قَوْلِ لَا
إِلَهَ إِلَّا
اللَّهُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
يُرَادُ مِنْ
هَذَا
الْحَدِيثِ
أَنَّهُ لَمْ
يَأْمُرْهُ
بِالْكَفَّارَةِ
İbn Abbas (r.a.)'dan
rivayet edildiğine göre;
İki adam Rasûlullah
(s.a.v.)'in huzurunda birbirleri ile davalaştılar. Hz. Nebi (s.a.v.) davacı'dan
(iddiasını isbat edecek) delil istedi, ancak onun delili yoktu. Bunun üzerine
davalıya yemin teklif etti. Davalı; "Kendisinden başka ilah olmayan
Allah'a yemin ederim" diye yemin etti. Bunun üzerine Hz. Nebi (s.a.v.):
"Evet, (yalan yere)
yemin ettin. Fakat "Lâ ilahe illallah" sözünün ihlâsı sebebiyle
bağışlandın" buyurdu.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisten, Hz. Nebi (s.a.v.) keffareti emretmediği murat edilir.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, I,
253, 288, II, 68, 70, 118.
Bu hadiste,
"yemin-i gamûs" diye bilinen, yalan yere yemin söz konusu
edilmektedir. Yalan yere yemin etmenin ne derece büyük bir günah olduğu, bu
bahsin birinci ve ikinci babındaki hadislerde açıkça görüldü. Onun için burada,
yalan yere yemin etmenin ulj/evî mes'u-liyeti üzerinde değil de, bu yeminin
dünyalık cezası yani kefaretinin olup olmayışı konusu üzerinde duracağız.
Ebû Dâvûd, hadisin
sonunda; bu hadisde, Hz.Nebi (s.a.v.)'in yalan yere yemin eden şahsa keffareti
emretmediğine işaret edildiğini söyler.
Müntekâ'da Ahmed b.
Hanbel'in Müsned'inden bu konuda üç hadis nakledilmektedir. Hem üzerinde
durduğumuz hadisi daha açıklaması, hem de konuya daha açık bir şekilde delalet
etmeleri bakımından bu hadislerin manalarım buraya aktarıyoruz. Daha sonra da,
mesele ile ilgili söylenen söz varsa onları vereceğiz:
1- Ebû Hureyre
(r.a)'den Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğu rivayet sdilmiştir:
"Beş şeyde keffaret
yoktur. Bunlar: Allah'a ortak koşmak, haksız yere adam öldürmek, bir mü'mine
iftira etmek, savaştan kaçmak ve haksız yere ^başkasının) malını almak için
edilen sabîra yemini.”[Sabîra veya masbûra yemini ile ilgili malumat 3242 no'lu
hadisin şerhinde geçmiştir.]
2- İbn ömer
(r.anhüma)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) bir idama:
"Şöyle yaptın
mı?" diye sordu. Adam:
Hayır, kendisinden
başka ilâh olmayan (Allah)'a yemin ederim ki yapmadım, dedi.
Rasûlullah (s.a.v.):
"Cebrail (a.s):
"O şüphesiz yaptı. Ancak, kendisinden başka ilah ol-nayana yemin ederim ki
hayır, demesi sebebiyle Allah (c.c) onu bağışladı" ledi, buyurdu.
3- İbn Abbas (r.anhüma)
şöyle demiştir:
İki adam Hz.Nebi
(s.a.v.)'in huzurunda muhakeme edildiler. Biri-ine yemin verildi. Adam da
davacının hakkının kendisinde olmadığına da-r, kendisinden başka ilâh olmayan
Allah adına yemin etti.
Bunun üzerine Cebrail
(a.s) Rasûlullah (s.a.v.)'a gelip:
Bu adam yalancıdır,
hasmının hakkı bundadır, dedi. Hz.Nebi s.a) de, adamın hakkını vermesini
emretti ve;"Adamın yemininin keffareti Ulah'tan başka ilâh olmadığını
bilmesi veya şehadetidir" (buyurdu).
Görüldüğü gibi bu
hadislerden ilkinde, yalan yere edilen yeminin kefaretinin olmadığı açıkça
belirtilmekte; ikincisinde de yemin eden şahsın günahının kelime-i tevhidin
hatırına affedildiği bildirilerek keffarete hiç temas dilmemektedir.
İbn Abbas'dan rivayet
edilen ve Ebû Davud'un rivayetine benzeyen üçün-ü hadis ise öncekilere ters
düşmektedir. Çünkü bunda, kelime-i tevhidi bilenin yemine keffaret olduğu ifade
edilmektedir. Bu, her ne kadar yeminin ilinen keffaretine benzemese de, burada
anılan yalan yere yemin etmenin e bir keffareti olduğuna işaret eder.
Hadisler arasındaki bu
tezat şu şekilde halledilmiştir:
Yalan yere edilen
yeminin keffaretinin olmadığını ifade eden hüküm âmmdır; geneldir. İbn Abbas
hadisinde geçen ve kelime-ı tevhidin bu yemine keffaret oluşu.ise Özeldir,
sadece o vakaya mahsustur.
Âlimlerin cumhuruna
göre; yalan yere edilen gamûs yemininden dolayı keffaret yoktur. Bu, yeminin
Önemsizliğinden dolayı değil, keffaretle telâfi edilmeyecek kadar büyük bir
günah oluşundan dolayıdır. Dolayısıyla yalan yere yemin eden kişi, tevbe
istiğfar eder; Allah dilerse afeder, dilerse affetmez. Ebû Hanîfe, İmam Mâlik
ve Ahmed b. Hanbel'in görüşleri cumhurun görüşü istikametindedir.
İmam Şafiî ve bir grup
âlime göre ise; yemin-i gamûstan dolayı da keffaret icabeder.
Hadiste Hz'.Nebi
(s.a.v.)'in; yemin eden adamın yalan yere yemin ettiğine işaret ettiği bildiriliyor.
Hz.Nebi (s.a.v.)'in bu bilgisi, Müntekâ'dan naklettiğimiz İbn Abbas hadisinden
anlıyoruz ki, vahye dayanıyor. Durumu Efendimize Cebrail (a.s) bildirmiştir.